Lazca Sevdam Ne Demek? Bir Dilin ve Kalbin Hikayesi
Kayseri’de, hepimizin bildiği o dar sokaklarda yürürken, bazen bir şeyler insanın içinde beklenmedik bir şekilde uyanıyor. O gün de öyle bir gündü. Arkadaşım Murat’la, okuldan sonra bir kafede oturmuş, eski dostların konuşmalarına dalmıştık. Bir anda Murat, bana “Lazca sevdam ne demek?” diye sordu. Bu, basit gibi görünen ama bir o kadar da derin bir soru oldu. Çünkü, hayatımda duyduğum en anlamlı kelimelerden biri o an kafamda yankılandı. “Sevdam”, ne kadar da güzel bir kelimeydi, ama Lazca sevdam… Bunun ne anlama geldiğini gerçekten bilmiyordum. Ama belki de anlatmak için uygun bir zamandı.
O Günün Anısı: Bütün Dünya Kaybolur, Bir Kelime Kalır
O gün Kayseri’nin o sıcak havasında kafede otururken, birden zihnimdeki eski anılara gittim. Çocukken, babamın Laz kökenli arkadaşlarını sıkça dinlerdim. O zamanlar, Lazca’nın melodik tınısı bana hep çok yabancı gelmişti. Ama bir o kadar da büyüleyiciydi. Onların konuşmalarında kaybolur, kelimelerin nasıl birer müzik gibi insanın ruhuna dokunduğunu hissederdim. O an, Murat’ın bana sorduğu o basit soru aslında yıllardır içinde biriktirdiğim duyguları tetikledi.
“Lazca sevdam ne demek?” diye sordu Murat, ama ben o an nasıl cevap vereceğimi bilmedim. Çünkü aslında cevabım bir sözcükten fazlasıydı. Kendi kalbimde bu soruya o kadar çok anlam yüklemiştim ki, bu kelimenin ne demek olduğunu anlatmak bir parça zor oluyordu. Lazca sevdam demek, sadece “seni seviyorum” demek değildi. Bu kelime, yıllar önceki bir çocukluk anısını, bir arayışı ve belki de bir kaybı anımsatıyordu. Bir dilin, bir halkın içinde büyüyen, fakat hiç anlamını tam olarak bilemediğim bir sevgi.
Bir Dilin, Bir Toplumun Aşkı
Lazca sevdam, aslında sevmenin en saf halini tanımlıyordu. Sadece kelimelerin ötesinde, bir duyguyu anlamanın ve o duyguyla bir bütün olmanın tarifiydi. Bunu anladım. Her ne kadar bizler Kayseri gibi yerlerde büyümüş, daha çok Türkçe konuşuyor olsak da, Lazca sevdam, bir dilin ve halkın kalbinde nasıl bir sevda taşındığını anlatıyordu. Lazca, hep bir yandan kaybolan bir kültürün, yok olmasına ramak kalan bir geleneksel hayatın da hikayesiydi. O yüzden Lazca sevdam, bir dilin, bir insanın hayatına ne kadar derinden dokunduğunun göstergesiydi.
İçimdeki bu karmaşık duygular arasında, o an kendimi çok garip hissettim. Bir yanda sevdiklerime karşı hissettiğim o sıcak duygular, diğer yanda ise bir kaybın hüznü. Lazca sevdam, yalnızca bir sözcükten ibaret değildi. O kelime, geçmişin özlemi ve geleceğe dair bir umut gibiydi. Gözlerimdeki buğulu bakış, o anda anlam kazandı. Çünkü o kelimenin içinde, bazen aradığımız ama hep kaybettiğimiz bir şey vardı.
Sevdanın Gücü: Sözler, Kalpten Çıkmazsa Anlamlı Olmaz
Bir süre sessiz kaldım. Murat’ın gözleri bana bakıyordu, ama o an ne söyleyeceğimi bilmedim. İçimdeki bu karmaşa, kelimelere dökülemezdi. Fakat o kadar derinden hissettim ki, kelimeler bir noktada anlamını kaybeder. Belki de Lazca sevdam, anlatılmak için değil, hissedilmek için vardı. O yüzden uzun süre hiçbir şey söylemedim. Sonra, Murat bana bakarak, “Neden bu kadar sustun?” dedi. O zaman gülümsedim ve “Çünkü kelimeler bazen gerçekten yetersiz kalıyor,” dedim.
Bir Anlam Arayışı: Sevdamı Anlatırken
Bugün, o anı hatırlarken, “Lazca sevdam ne demek?” sorusu hala benim için bir anlam arayışıdır. Belki de o kelimenin içindeki tüm derinliği anlatacak kelimeler yoktu. Ama anlamak için bazı şeyleri hissetmek gerekirdi. Belki de Lazca sevdam, geçmişten bugüne kadar taşıdığımız, ancak hiçbir zaman tam anlamıyla anlatamadığımız bir sevda biçimiydi. Bir dilin, bir halkın dilinde bile sevgi farklıdır. Bu, insanın kalbinde büyüttüğü bir şeydir ve kelimeler onunla sınırlı değildir.
Sonuç olarak, Lazca sevdam, sadece bir kelime değil, bir hikaye, bir duygu, bir kültürdür. O yüzden bazen hayatın içindeki küçük şeylere bu kadar anlam yüklememizin nedeni de budur. Kelimeler, eğer içten geliyorsa, en güzel anlamları yaratabilirler. Ama bazen, içindeki duygular o kadar derindir ki, bir kelimeyle açıklanması imkansızdır. O an, ben de işte böyle düşündüm ve sadece içimdeki sevdayı hissettim. Geriye sadece bir şey kaldı: “Sevdam.”